Yaşamı Hissetmek Meditasyonu
Yaşamı, kendimizi ve diğerlerini hissetmek; bedenimiz gergin, duygularımız bizi sıkıştırmış ve düşünceler stresli olduğunda teknik olarak zordur.
Rahatlama ve gevşeme durumu bu noktada bizim için önemlidir. Bu sebeple, meditasyonda derinleşene kadar, sabah uyandığımız saatler ve akşamın ilerleyen saatleri bizim için daha uygun olacaktır.
Meditasyona başlamadan önce bilmemiz gereken bir konu da, bazı şeylerin kişiye göre değişmesi gerektiğidir. Düzen seven biriyseniz, 21 gün boyunca meditasyon yapabileceğiniz sabit bir ortam belirleyin. Bu ortamın enerjisi her geçen gün sizi daha çok destekleyecektir. Hareketli ve değişkenlik seven biriyseniz, sabit bir ortam sıkıcı olabilir, hatta açık hava daha destekleyici gelebilir. Şimdi başlayabiliriz…
Yaşamı, diğerlerini ve en sonunda da kendimizi daha çok hissedebilmemiz için öncelikle gözlem yeteneğimizi geliştirmemiz gerekir. Nesneler bizim dışımızda olduğu için onları gözlemlemek daha kolaydır. Bu sebeple nesneleri gözlemlemek, gözlem yeteneğini geliştirmek için çok önemlidir. Burada dikkat etmem gereken noktalar şunlardır:
Meditasyon yapacağım yerde bedenim rahat bir pozisyonda olmalı. Mümkün olduğunca sakin ve derin bir kaç nefes alarak olabildiğince kendimi rahatlamalı ve bedenimi gevşetmeliyim. Bu haldeyken beynin ön lobu aktifleşmeye başlar. Yaratıcılık ve sezgiden sorumlu olan bu kısmın aktifleşmesi ile analitik düşüncelerimizi kendiliğinden sessizleşmeye başlar.
İkinci olarak kendime gözlemleyebileceğim bir şey bulmalıyım. İzlediğim şey bana keyif vermeli, beni içine almalı, bana huzur vermeli. Doğa, evimin manzarası, gökyüzü gibi geniş alanlar daha destekleyicidir. Evimdeki, bitkiler, varsa evcil hayvanım veya sevdiğim birisini de gözlemleyebilirim. Hatta seyrettiğim bir manzarada hareket eden insanlar, beklediğim vapur iskelesi, gözüme takılan simitçi çocuk bile olabilir.
Üçüncü olarak gözümü belirli bir noktaya sabitlediğimde orada bir süre kalmalıyım, baktığım noktayı çok sık değiştirmemeliyim. Bir noktaya biraz uzun bir süre bakabilmek ve izlediğim şeyi giderek daha detaylı görebilmek, benim düşüncelerimin sessizleşmesini ve o anı hissetmemi destekleyecektir.
Dördüncü olarak izlerken bazen, sesleri dinlemek, rüzgarı hissetmek gibi dikkatimin bir kısmını da o an olan şeylere verebilirim, bu beni şimdiki anda tutacaktır. O ana dair daha fazla gözlem ve kaydımın olması beni o an içinde daha da derinleştirir ve o anı büyütür.
Beşinci olarak farklı bir konuda geçmiş veya gelecek ile ilgili bir düşünce geldiğinde buna direnç göstermemeliyim. Tekrar şimdiki ana, izlemeye, dinlemeye ve hissetmeye devam etmeliyim. Bu şekilde bağlantı giderek güçlenir. İzlediğim şey ile bütünlük hissetmeye başlarım. Eğer ağaçları izliyorsam, yapraklar ve renkler birbirine girer, bir bütünlük oluşur, yorum yaptığım ve analitik düşünce girdiği anda bu bütünlük hemen dağılır.
Gözlemlediğim şey benim dışımdadır. Yani, meditasyona ilk başladığımda gözlemlediğim şeyle aramda bir mesafe oluşur. Bu iyidir çünkü ben içinde bulunduğum durumu her zaman iyi göremem. Bir durumu bütünüyle görebilmek için objektif bir bakış açısı gerekir.
Örneğin, arkadaşlarımız hayatları ile ilgili belirli konularda bizden destek isteyebilir çünkü duygu durumumuz bazen olayın içinde kaybolmamıza ve gerçeği objektif bir şekilde görebilmemize engel olur, dışarıdan bir göze ihtiyaç duyarız.
Bu yüzden hiçbir yorum katmadan, dikkatimizi ve enerjimizi izlediğimiz şey üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Yorum yaparsak analitik düşünce devreye girer, rahat ve derin nefeslerle sadece izlersek sezgisel düşünceler devreye girer.
O zaman gerçeği daha farklı bir şekilde görebilir ve algılayabiliriz. Düşünmek veya yorumlamak yerine izlemek ve algılamak giderek daha derin hissetmemizi sağlar. Bu şekilde izlediğimiz şey ile aramızda güçlü bir bağ gelişmeye başlar.
Meditasyonda özellikle gözlemlerken bana keyif veren bir yer veya bir şey seçersem, tıpkı çok sevdiğim ve bütünüyle gördüğüm insanla yaşadığım yoğun birlik hissini burada da yaşarım. Bu his bana gerçek tatmini verecek, içimdeki boşluk hissini dolduracaktır.
Ben düzenli olarak pratiklerime devam ettikçe, önce yorumlamadan gözlemleme yeteneğim gelişir, sonra giderek sezgisel algım genişler ve güçlenir. Bir süre sonra adeta hissedebilme ve sevebilme kapasitem artmıştır.
Ayrıca analitik ve sezgisel düşüncelerimi dengelemiş, epifiz bezimi güçlendirmiş ve daha berrak düşüncelere sahip biri olurum. Sezgisel algısı güçlü biri, geçmiş kaynaklı döngüsel sorunları da görebilir ve hayatında güçlü değişiklikler yapabilir.
Sachet Umut Kaya